9 Mart 2009 Pazartesi

KKTC’de Yönetişim Felsefesi: Devletçilik ve Müdahelecilik

Ülkemizde piyasa içi ve piyasa dışı başarısızlıkların esas kaynağı devlet yönetişim felsefesidir: devletçilik ve müdahaleciliktir. Bu yönetişim felsefesi bazen aktif veya ilerleyen bazen da durağan veya pasif statüko politikaları kullanarak toplumsal değişime ve gelişime engel teşkil etmektedir.
Şöyle ki; kaynağını başka akımlardan alan bir ülkede devletçilerin ve müdahalecilerin bilimsel kimliği açık değildir.
Yapmış olduğum tespitlerde; devletçiliği ve müdahaleciliği öneren kalemlerin ve medyamatik programların çoğunda Hegel’in otorite özlemine, Marx’ın sermaye düşmanlığına, Saint-Simon’un plancılık ve teknokrasi eğilimlerine, Fichte’nin milliyetçiliğine, List’in ulusal ekonomi doktrinine değin çeşit türlü düşüncelerin varlığı anlaşılmıştır.

Bu düşüncelerin NE DERECE TEHLİKELİ olduğunu J.M.Keynes şöyle anlatmaktadır:
  • “İktisatçıların ve siyasi yazarların düşünceleri, doğru olsun olmasın, genellikle sanıldığından çok daha etkilidir. Diyebiliriz ki, dünyayı bu düşünceler yönetmektedir. Her türlü entellektüel etkiden uzak olduğunu sanan pratik insanlar, genellikle artık hayatta olmayan bir iktisatçının eseridir. İktidarda olan ve havadan sesler işiten çılgınlar, bir zaman önce yazı yazmış akademik bir yazıdan ilham alırlar. Eminim ki; edinilmiş çıkarların gücü, düşüncelerin dolaylı etkisinden çok daha zayıftır. Bu hemen kendisini göstermez, belirli bir gecikmeye bağlıdır; çünkü iktisadi ve siyasi felsefe alanında 25-30 yaşlarına geldikten sonra yeni teorilerin etkisi altına girenler çok değildir. Bu nedenle siyaset adamlarının, bürokratların ve akademisyenlerin hatta kendini reformcu olarak kabul edenlerin olaylara bakarak uyguladıkları düşünceler o kadar yeni olmayabilir. İyilik ya da kötülük için er geç tehlikeli olan, edinilmiş çıkarlar değil, düşüncelerdir.”
Devletçi ve müdahaleci düşünceler (veya zihniyetler), serbest piyasa için geçerli olan ekonomik prensipler yerine durağan ve/veya ilerleyen statüko politikaları uygulamayı yeğlemektedirler. Bu düşünceler ülkede yeni ama garip ekonomi-siyaset ilişkileri düzeni, hukuk-denetim-finans-yönetim kargaşası yaratmaktadırlar. Ülkede mevcut olan bu devletçi ve müdaheleci düşünceler ayrıca toplum yapısına ve ekonomik dengeye büyük ölçüde zarar vermeye devam etmektedirler.
Bilinmelidir ki; eğer bir devlet kurumunun kurulmasındaki temel neden, iktisadi gerekliliklerin ötesinde siyasi veya politik bir neden taşıyorsa, bu kurumun toplum açısından olumlu sonuçlar yaratma ihtimali çok zayıftır. Siyasi yapı, bazı zamanlarda ekonomik bilimler temelinde inşa edilmiş olsa bile, bürokratların ve siyasetçilerin uyguladıkları kötü politikaların sonucu olarak, iktisaden de başarısız olmaktadır. Kanaatimce; KKTC’de sorunların esas kaynağı devlettir, devletin başarısızlığıdır. Toplum olarak değişimin ve gelişimin önündeki esas engel devletin başarızlıklarıdır. Devletçi ve müdahaleci zihniyetlerdir.

Rahatça söylemek gerekirse; ülkede ekonomik olmayan görüşler ekonomik ilkelerin rahatça işlemesine engel teşkil etmekte ve dolayısıyle DEVLET BÜTÇE AÇIKLARI, DIŞ TiCARET AÇIĞI, ENFLASYON, İŞSİZLİK vbg. ekonomik hastalıklar ortaya çıkmakta ve süreklilik kazanmaktadır. Bu tür ekonomik hastalıklar devletin (ve de bireylerin), içte ve dışta, rekabet etme gücünü zayıflatmaktadır. Bu durumda devlet “üretken devlet” olmaktan çıkmakta ve yanlızca “korumacı devlet” olmaktadır. Bu konumu ile devlet yanlızca zayıf devlet olarak nitelendirilmektedir, piyasa içi ve piyasa dışı başarısızlıklar ülkede etkinlik ve süreklilik kazanmaktadır.

Sonuç olarak sizlere anlatmak istediğim esas konu şudur: KKTC’nin kuruluşundan günümüze kadar olan sürede bizleri ileriye götürdüğünü iddia edenler bazı alanlarda bizleri ileriye götürdükleri kadar, çoğu alanlarda da bizleri geriye götürmüşlerdir. Toplumu, kalkınmış ülkelerin gerisinde bırakarak, bazen aktif veya ilerleyen bazen de pasif veya durağan statüko politikaları kullanarak yönetmişlerdir. Devletçilerin ve müdahalecilerin uygulamış olduğu bu politikalar toplumsal değişime ve gelişime engel teşkil etmektedir.
Deyim yerindeyse; değişim çağında bu zihniyetlerin yönetişim felsefesi (ekonomi politikaları) “ yeni şişede eski şarap” misalidir.

11.12.2007