9 Mart 2009 Pazartesi

Ekonomik Paradoks: Gerçek Faiz ve Nominal Faiz

Nominal faiz, görünürde olan yani bankalar tarafından ilan edilen faiz oranıdır. Yatırımcı tarafından parayı kullanmaktan belirli bir süreyle vazgeçmenin bedeli olarak tanımlanır. Bu tanım bize nominal faizi (enflasyon + gerçek faiz oranı = nominal faiz), yani enflasyona göre düzeltilmemiş faizi anlatır. Bunu alıp beklenen enflasyon oranına göre düzeltirsek karşımıza gerçek faiz (enflasyondan arındırılmış faiz) oranı ortaya çıkar.

Gerçek faiz şöyle hesaplanır: Dönemsel Gerçek Faiz = [(1 + Dönemsel Nominal Faiz ) / (1 + Dönem Enflasyonu) ] – 1. Gerçek faiz, nominal faize eşit değildir. Gerçek faiz istatistiki bir ayarlamanın sonucu olan bir gözlenmiş faiz oranıdır. Gerçek faiz beklenen faiz oranı olup uzun dönemli sermaye kararları için kullanılır veya hesaplanır. Beklenen faiz oranı mutlaka gerçekleşmiş faiz oranına eşit değildir, çünkü pratikte enflasyon ender olarak tahmin edilebilir.
Rasyonel yatırımcıların ve tasarruf sahipleri ülke için uzun dönemli siyasi ve ekonomik istikrarsızlık beklentilerinin bir sonucu olarak faizler, diğer ülkelere kıyasla, çok yüksektir.

KKTC'de siyasi ve ekonomik sorunları yanında hukuk sisteminin etkin olarak çalışmaması, Kamu’nun/Bürokrasi’nin büyüklüğü, verimsiz kamu işletmeleri, rüşvet ve yolsuzluklar, popuilzm vbg. faktörler yatırımcıyı ve tasarruf sahiplerini caydırmaktadır. Bireylerin yatırımları ve tasarrufları için yüksek risk primi ve dolayısıyla yüksek gerçek faiz talep etmelerini gerektirmektedir. Örneğin, ülkemizde faiz oranları serbest piyasa tarafından değil, resmi ve tekelci kurum tarafından belirlenmektedir. Normal ekonomilerde faizler (diğer fiyatlarlarda olduğu gibi) piyasada kendiliğinden bir baskı olmaksızın oluşan arz ve talep ile belirlenir.

KKTC’de faizler Merkez Bankası tarafından belirlenmektedir. Resmi ve tekelci kurum tarafından belirlenen faiz(ler) veya faiz oranları diğer normal ekonomik sistemlere göre çok yüksektir. Ekonomide yüksek faizli yaşam kronik sorunumuz olarak ekonomik gelişmemize, yatırım ve tasarruf kararlarımızı önemli derecede etkilemektedir.

Rasyonel bireylerin yatırım ve tasarruf kararlarını tekelci kamu kuruluşları (TCMB, dünyada iktisat tarihinde bilinen en büyük enflasyonist) değil serbest piyasada beklenen gerçek faiz oranı belirler. Bireyler tüketimi, firmalar üretimi finanse etmek için bankalardan ödünç para aldıkları zaman, önemli olan nominal faiz oranı değil beklenen faiz oranıdır. Yüksek faizler, bankalardan borç para veya kredi alanlara bir bedel olarak yansımaktadır veya yansıtılmaktadır.

Türkiye economisini bağımlı olarak; TC Merkez Bankası'nın (TCMB, dünyada iktisat tarihinde bilinen en büyük enflasyonist) uyguladığı “yüksek faiz-düşük kur politikası” KKTC ekonomisine de yansımakta olup, orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir politika değildir. Yani,

Türkiye’nin bu tür sermaye girişlerini yüksek gerçek faiz ve düşük döviz kuruna dayalı spekülatif arbitraj (korunmamış faiz paritesi veya spekülatif finansal akım) sayesinde çekebilmesi, orta ve uzun vadede Türkiye (ve KKTC !) için sürdürebilir bir büyümüme veya kalkınma politikası değildir.

Gerçek yüksek faiz oranları iktisadi dengeleri bozarak ekonomiyi kırılgan hale getirmekte ve kitlesel yoksullaşma sürecini hızlandırmaktadır. Ülkemizde uygulanan “gerçek yüksek faiz-düşük kur politikası”, gelir dağılımındaki dengeyi bozarak sosyal dengeleri alt üst etmektedir. Aynı zamanda birçok alanda iktisadi dengeleri bozmakta ve milletimizi yoksullaştırmaktadır.
03.11.2007