9 Mart 2009 Pazartesi

KKTC'de Demokratik Değişim Tartışmaları: Çözüm Başkanlık Sistemi Mi ?

Başkanlık rejimi ya da sisteminin KKTC’de uygulanabilirliği konusunda akademik, siyasi ve diğer çevrelerde çok farklı görüşler ortaya atılmakta, farklı yorumlar ve değerlendirmeler yapılmaktadır.

Konu hakkında bilgisi olan, olmayan herkes bir şeyler söylüyor. Önyargılar, yanlış değerlendirmelerle, sabit fikirli tutumla herkes kafasına göre bir şey söylüyor. Konuya bilimsel bilgi ile yaklaşmak lazım. Kulaktan dolma bilgilerle değil, okuyarak, inceleyerek, araştırarak konuyu değerlendirmeliyiz.

Profesyonel iktisatçı olarak benim görüşüm şudur: ilk olarak, ülkemizde mecvut parlementer demokratik rejim olarak adlandırılan sistemdeki hastalıkları iyi teşhis etmemiz lazım. Bir kere, mevcut sistemde parti genel başkanları, “tek adam”, “tek seçici”, “tek karar verici” konumundadırlar. Milletvekilleri adeta robot durumundadır. Parti içi demokrasi diye bir şey sözkonusu değildir. Bu yapı çok doğru bir şekilde “lider diktası” olarak ifade edilebilmektedir.

İkinci olarak, mevcut sistemde halk kimi seçeceğine direkt kendisi karar verememektedir. Halk milletvekili genel seçimlerinde ya delegelerin seçtiği adaylara oy verkek zorunda bırakılmakta ya da parti genel başkanlarının yaptığı listeye göre tercihini kullanmak zorunda bakılmaktadır. Her iki sistem de demokrasinin gerçek anlamı olan “halkın yönetimi” ile bir alakası yoktur. Özetle, ülkemizde mevcut parlementer demokrasi olarak ifade edilen yapıda halkın gerçek tercihlerinin meclise yansıması mümkün olmamaktadır.

Ülkemizde mevcut parlementer sistemde diğer bir sıkıntı koalisyonlar konusunda yaşanıyor. Ülkemizde tek başına iktidara gelemeyen bir siyasal parti, kendi parti program ve felsefesine hiç de uygun olmayan bir diğer parti ile adeta “zorunlu evlilik” yapmak zorunda kalmaktadır. Bu da siyasal istikrarsızlık sorununun devamını kaçınılmaz kılmaktadır.

KKTC’de başkanlık sistemine geçiş tüm hastalıklara çare değildir. Yani; demokratik değişim çerçevesinde, başkanlık sistemini ülkedeki tüm siyasal, sosyal ve ekonomik sorunları çözecek tek reçete olarak görmek doğru değildir. Devletin etkinleştirilmesi açısından farklı bir siyasal rejime geçiş yapılabilmesi pekala mümkündür. Örneğin, parlamenter rejimin uygulandığı bir ülkede başkanlık sistemine geçilerek başarılı sonuçlar elde etmek mümkün olabileceği gibi, mevcut sistem içinde kalarak, fakat demokratikleşme yönünde ciddi reformlar yaparak da sistemi etkin hale getirmek pekala mümkündür.

Ülkemizde sistemdeki tıkanıkları aşmak için en başta KKTC Anayasası’nda gerekli değişiklikler yapılarak siyasal sistem yeni baştan düzenlenmelidir. Ülkemizde ekonomik ve siyasal yeniden yapılanma süreci içerisinde anayasal reforum önemli bir gündem maddesini oluşturmalıdır.
Burda anayasal demokrasi için verilmesi gereken esas mesaj şudur; gerçekçi bir anayasal reform, siyasal anayasa dışında ayrı bir “Ekonomik Anayasa” oluşturulmasına bağlıdır.

Ekonomik Anayasa, çağdaş anayasacılık anlayışının bir gereğidir. Bu çağdaş anayasacılık alayışı çerçeveside ülkemizde devletin temel ekonomik hak, yetki ve sorumluluklarının ve bireylerin temel ekonomik hak ve özgürlüklerinin anayasada açıkça yer alması gerekmektedir. Ülkemizde devletin ekonomik hak ve yetkilerinin başlıcaları; bütçe yapma, harcamada buluma, vergileme (para basma ve) borçlanmaya ilişkin hükümlere yer verilmelidir.

Bu temel hak ve yetkilerinin anayasal çerçevede açıklığa kavuşturulması ve sınırlarının çizilmesi üzeride önemle durulması gereken esas konulardır.

KKTC’de iyi bir yaşam düzeni için "anayasalı devlet" değil "anayasal devlet'"gereklidir. Yazılı bir anayasası bulunan bir ülke, anayasalı devlet olarak adlandırılır. Ancak her anayasalı devlet, anayasal devlet değildir. Anayasal devlet olmak için siyasal iktidarların hukuk kuralları ile güç ve yetkilerinin sınırlandırılması gerekir.

17.08.2007