9 Mart 2009 Pazartesi

KKTC’de Merkeziyetçilik ve Bürokratizm Hastalıkları

KKTC’de savaş sonrası müdahale üzerine kurulmuş olan devlet bürokrasileri ekonominin birçok sahasında özel karar vermenin yerini almış, bunun sonucunda teşebbüs gayreti çok gerilemiş ve başlangıçtaki çekiliciğinden çok şeyler kaybetmiştir.

Hemen belirteyim; bürokrasi, “masa başında çalışanların eğemenliği ve/veya bir işin yönetilmesi için dolaşık/dolambaçlı yollardan işlem yapılması yönetimi ya da kırtasiyecilik” olarak tanımlamak mümkündür. Aslında bu benzetme ile ifade edilmek istenen, devlet memurlarının toplum üzerinde giderek artan egemenliğidir.

Devlet bürokrasinin olumsuzluk anlamı ; “verimsizlik, işlerin ağır yürümesi, kuralcılık, kırtasiyecilik, sorumluluktan kaçma, yönetimde gizlilik, yetki devretmekte isteksizlik, otoriteye aşırı bağlılık” gibi olumsuz davranış ve işlemleri ifade etmektedir.

Ülkede, devlet işlerinin yerini getirilmesinden sorumlu bürokratların ne kadar etkin ve verimli çalıştığı (bürokrasinin işlerliği) hususunda kaygılar çok yüksektir. Ülkede yaşanan bürokratizm kaygıları üzerine veya devlet kurumlarında (devlet yönetiminde) yaşanan bürokratizm hastalığı hususunda hemen iki örnek vereyim.

İlk olarak, kısa bir süre önce, Sayın Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ülkede yaşanan bürokratizm sorununu güzel bir deyimle şöyle ifade etmiştir: “vatandaşların devlet dairelerinde görmüş oldukları muamelelerin kabul edilimez olduğunu, devletin halkın hizmetkârı olması gerektirin ve DEVLET BÜROKRASİ’nin, halkı emir kulu gibi gördüğünü...” belirtmiştir.

Diğer bir örnek ise; Kıbrıs Türk Yatırım Geliştirme Ajansı (YAGA) yetkilileri, devlette yaşanan bürokratizm hastalığına kısa ve öz olarak şöyle değinmişlerdir: esas amacımız, “ yatırımcıların önündeki en büyük engel olan AĞIR BÜROKRASİ sorununu çözmek ve yatırımlar ile ilgili olarak bürokratik işlemlere hız kazandırmak”.... olduğunu vurgulanmıştır.

Bu iki örnek gösteriyor ki: küçük bir ülkede, çok büyük sorunlarla yaşamaktayız. Çok büyük sorunlarla karşı karşıyayız! Devlette yaşanan merkeziyetçilik ve bürokratizm hastalıkları, toplumun her köşesinde kaygıyla izlinmektedir. Ülkede en büyük bürokratların bile bürokrasi sancısı vardır. Bürokratın da “bürokrasi” derdi “merkeziyetçilik” ve “bürokratizm” hastalıklarıdır.

Bilinmelidir ki; bu hastalıklar ekonomik kalkınma ve gelişme üzerinde yararlı bir araç değildir. Merkeziyetçilik ve bürokratizm hastalıklarının yaşandığı bir ortamda sağlıklı kalkınma ve genişlemeden bahsetmek mümkün değildir.

Ulusal ve uluslar arası alanlarda yapılan bilimsel araştırmalar öğretmiştir ki; “Çıkar ve baskı gruplarının eğemenliğinde olan devlet bürokrasisinde, ekonomik yapı kendi istekleri doğrultusunda yönlendirilir ve bu yönde kararlar alınması sağlanılır. Devletten daha fazla ekonomik transfer veya rant elde etmek için bürokrasi üzerinde etkili olarak bütçenin bir kısmı bütçe dışına kaydırılır ve ‘yeraltı kamu sektörü’ ortaya çıkar. Devletin ağır işleyen çarkı ve dolayısıyle devletten ekonomik transfer elde etmek ve bu yolla yatırımlarını artırmak amacıyla özel kişi ve kurumlar tarafıdan bürokrasi üzerinde ağır bir baskı oluşturulur.

Devletin ağır işliyen çarkı neticisinde; risk, belirsizlik, sermaye birikimi ve özel yatırım harcamaları yetersiz ölçüde veya düşük seviyelerde olur. Bürokrasinin etkin ve verimli olarak çalışmaması, mali ve ekonomik kararların zamanında alınmamasını ve dolayısıyla kamu yönetiminin yetersiz ölçüde olduğunu belirtilmektedir”.

Sonuç; devlet yönetiminde, "merkeziyetçilik” ve “bürokratizm” hastalıklarının tedavisi için devletin/kamunun yetki ve sorumluluklarıyla, üreteceği mal ve hizmetlerin, büyük ölçüde “özelleştirme” ve “yerelleştirme” yoluyla, yerel ve merkezi yönetimlerle, özel sektör kuruluşları arasında bölüştürmelidir.
Çağdaş, dinamik ve üretken devlet, artık her şeyi yapan devlet değil, aksine, fertlerin ve grupların yapamayacağı derecede büyük olan işleri yapıp, diğerlerini de birey ve gruplara bırakan devlet olduğu asla unutulmamalıdır.
21.12.2007